Kırmızı Leğen

Hidrodinamiğin babası, akışkanlar mekaniğinin atası Daniel Bernouilli’ye nazire yaparcasına vakur bir hâlde laminer akış sergileyen bir dere gördüm geçenlerde. Daha iyi gözlemleyebilmek adına, bakımsız köy yolunu dereden uzak tutmak için yapılmış ve ancak bir arabanın geçebileceği genişlikte olan köprünün pislikten ötürü toprak rengine bürünmüş tırabzanlarına kollarımı dayadım ve güneşin başımı pişirmesine aldırış etmeden dört beş metre altımda sakince akmakta olan suya ve bünyesinde barındırdığı nesnelere dikkatlice bakmaya başladım: Sağda solda irili ufaklı çalılar, derenin sığlığından dolayı gün yüzüne çıkmış farklı boyutlarda taşlar, bir oraya bir buraya atlayan kurbağalar, bilinçsizce hareket eden balıklar ve taşa takılmış kırmızı bir leğen...

Ne balıklar ne kurbağalar ne de çalılar… Yalnızca kırmızı leğen  ilgimi çekmeyi başarabildi. Taşa takılmıştı, kurtarılmayı bekliyordu sanki. Gözlerimi kısarak leğene pozitif bir enerji göndermeye çalıştım, oradan kurtulması için var gücümle çabaladım, olmadı. Kırmızı leğen havada asılı kalmış gibi öylece duruyordu; mutsuz ve çaresiz bir görüntü çiziyordu. Hatta öyle ki, bir ara cesaretlendim, ayakkabılarımı çıkaracak, akabinde paçalarımı sıvayacak ve en sonunda da suya girip onu kurtaracaktım. Hem çok üşendim hem de bir müddet sonra zaten buna gerek kalmayacaktı.

Leğenin rengi de ilgime mazhar olmuştu. “Neden mavi değil de kırmızı?” şeklinde bir soru belirdi zihnimde, “Mavinin yarattığı yalan dünyanın bize yaşatacağı sahte mutluluğun özünde var olan illüzyon, onu aslında bedbaht kılmaz mı… Her şeyin farkında olmak korkutucu fakat bu ürkütücü durum, sahtelikten yeğdir, bırak leğen kırmızı olsun!” dedim kendime.

Tahminime göre, leğenin yolculuğu bir boş vermişlikle başlamıştı; derenin içinde sürükleneceği, perişan olacağı bilindiği hâlde, gözlerimin önünde şırıl şırıl akmakta olan derenin bazen pis bazen temiz sularına, akıbeti ne olur diye sorulmadan bırakılmıştı. Kimi zaman laminer, yani sakin, kimi zaman türbülanslı yani deli dolu akan bu derenin şiddetli iniş çıkışlarına ayak uydurarak buraya kadar gelmişti kırmızı leğen. Tabiatıyla bu uyum sürecinde suyun her tokadında bünyesinde çeşitli çatlaklar oluşmuş, hem fiziksel hem de ruhsal anlamda yıpranmıştı. Kâh dereyle müthiş bir uyum yakalamış ve bünyesinin bir parçası olmuştu kâh dereye isyan etmesinin sonucunda su tarafından dışlanmış, akışa dahil olmaktan çıkarılmıştı. İki durum da elbette yaşanacaktı; lakin öyle ya da böyle leğen, suya bırakıldığı andan itibaren artık bu derenin bir parçasıydı; ondan asla koparılamayacak bir parçası...

Zil sesine benzer sesler kulağıma erişti. Çok geçmeden derenin az ötede yaptığı kıvrımın kenarında beş altı tane inek ve onların hemen arkasında elinde ince bir sopayla ilerleyen çok zayıf, sarışın genç bir adam belirdi. İnekler derenin en sığ noktasından süratle karşıya geçmeye başladılar. Bu sırada, güneşten ötürü gözlerini açmakta zorlanan genç, kafasını kaldırdı ve burada ne yaptığımı sorgularcasına kaşlarını çatarak bana baktı. Birkaç saniye sonra yüksek sesle “Selamünaleyküm.” dedi, “Aleykümselam, kolay gelsin.” şeklinde yanıt verdim. “Eyvallah abi.” diyen genç adam, apar topar yolunu şaşıran ineklerin peşinden koştu, bağırışları etrafta yankılandı, arkasından bir süre bakakaldım.

Bakışlarımı yeniden alt tarafımda akan dereye çevirdim. İneklerin suda yarattıkları kinetik enerji, suya aksetmişti. Çok geçmeden kırmızı leğenin artık orada olmadığını fark ettim. Gözlerim bir süre leğeni aradı; leğen yoktu. Heyecanlandım. Aceleyle köprünün diğer tarafındaki tırabzanlara koştum; suya bakar bakmaz onu gördüm. Kırmızı leğen yola koyulmuş, suyun içinde süzüle süzüle ilerlemeye başlamıştı. Görüş alanımdan çıkana kadar gözlerimi bir saniye bile ondan ayırmadım. Karşısına çıkan engelleri bir bir aştıkça kendim aşmış gibi mutlu oldum. Nihayetinde derenin yaptığı kıvrım neticesinde kırmızı leğen, sonsuza dek dünyamdan çıktı. Dere var oldukça kırmızı leğen var olacak, bir nokta kadar değer teşkil etmese bile kırmızı leğen bu derenin tarihinde daima yer alacaktı.

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kırmızı Sepet

Topal İhtiyar