Yolun İçinde
Asfalt yolun kenarında otururken, ardı ardına geçen bazısı lüks bazısı sıradan arabaların içlerindeki sabırsız suratlar bir bir gözlerimin önüne düşüyordu. Meraklı gözlerle bana bakan suretlerden aldığım mesajlar aşağı yukarı aynıydı. Hepsi orada ne yaptığımı soruyor fakat merakları çok değil, bir ya da iki saniye ancak sürüyordu. Yanımdan geçip gittikten sonra dahi beni düşüneni var mıydı bilemiyorum ama doğrusu hiç sanmıyorum. İnsanoğlu başına gelen en korkunç olayları bile kısa vadede unutabilen cinstendi; o yüzden asfalt yolun kenarında oturan bir yabancıyı unutmaları birkaç saniyeden fazla sürmezdi, sürmeyecekti ve muhtemelen sürmüyordu da. Asfalt yol bir nehre benziyordu; içimdeki huzursuzluk, önümde akan yüce şeyin sonuna kadar koşmayı arzulamamı sağlıyor, nehrin denize veya daha büyük bir dünyaya bağlandığı yere kadar gitmeyi tüm kalbimle istememe neden oluyordu. Ara sıra bu coşkuyla kalkıyor ve yolun kenarında heyecanla yürümeye başlıyor fakat çok geçmeden tükenip kendimi y