Gün ve Gece
Her insan bir gezegen, her ev ise minik bir galaksi çoğu zaman. Galakside yer alanların bazıları dünya olup hayata kavuşabiliyorken, bazıları kızıl gezegen gibi yanmaya ve bitmeye mahkum oluyor. Kişiler, hayat denen bu karmaşık yapıyı zihinlerinde nasıl yorumluyorsa ona göre bir hayat yaşıyorlar. Orhan ve Veysel, iki kardeş olarak hayata zıt açılardan yaklaşıyorlardı. İç burkan durumlarda bile bir şeylerle mutlu olmayı başarabilen Veysel, evin aydınlık yüzü oluyor; sürekli bir şeylerden şikayet eden Orhan ise geceleri evin üstüne çöken karanlığı anımsatıyordu. Mütemadiyen aylaklık peşinde koşan Orhan, kardeşini severdi sevmesine ama biraz da kıskanırdı onu. Zira bilirdi ki asla ama Veysel gibi olamayacaktı. Veysel, o gün yaşanacaklardan habersiz bir şekilde, birkaç lokma bir şey yedikten ve annesine candan bir öpücük kondurduktan sonra evden ayrıldı. Kısa boyu, güneşten yıpranmış teni, kötü saç traşı ve pek bakımsız kıyafetleriyle İstanbul sokaklarına her zamanki gibi hızlı bir gir